Kayıtlar

Zamansız

Bazı hatalar yapmış insanoğlu. Ben de yaptım. Geçmiş geçer, gelecek gelir sandım. Bir gün hayat başlar, Bir gün hayat biter sandım. Her hayat tek hayat barındırır dediler, Birden çok hayatımı hiçe saydım. Giden döner, Unutan hatırlar, Ben değişirim sandım. Sanrılarımın hata olduğundan bir haber Böyle yaşar giderim sandım. Zamanın aynı günü tekrar yaşatacağını bilmeyen ben, Her rüyayı gerçek sandım. Geçmiş yüzleşmelerden kaçarken düşüp bugünden de oldum. Ben, ben olacaktım diye Az daha benliğimden olacaktım.

Bardak

Nafi Baba Camii avlusundaki kuş yavruları, Cam teraslara kurulmuş derme çatma yuvaları, Yerinden çıkmış prizlere elektrik taşıyan o tellerde oturur anneleri, Hoparlörden yükselen sesler fakir mahallenin yemek saatini duyurur. Helva kavurmak kuşlara cenazenin geleceğini haber verirken Palyaçolar bir tek cenazelerde gerçekten ağlar. Pembe kağıtlarda ölüme inat sözler yazar. Beşli uzatma kablosu çekilir ağıt yakan mevlütlerde Foça yolunda ölenin mevlütünde ağlamaları yürekten olmayanlar sosyal medyadan şov yapsınlar diye. Şişe çevirmece gibi hayat oyunu, sıra kimde bilinmez. O yüzden her anı son anı gibi yaşamalı her insan. Bardak kim bilir ne zaman taşacak?

Kusur

 Bir yakamoz bir pınar bir insan geçti penceremden Hepsinin bir kusuru vardı Hepsi bir yanlarını bırakmış bir yanlarını almıştı Yakamoz gümüş rengini bırakmış dalgalarında Pınar içinde yaşayanları İnsan kendini bırakmış ve onu kendi yapanları Hepsinin bir artısı vardı Hepsi bir yanlarını bırakmış ve bir yanlarını almıştı Yakamoz Ay'la olan ahengini almıştı Pınar akışını, akışındaki umarsızlığı İnsan kendini almıştı ve onu kendi yapanı Yakamoz Ay'a aşıktı Pınar kendine ve yalnız kendine İnsan ona aşıktı ve o uğruna değişmeye Kendini kaybedip kendini bulmaya Hepsi kaybedecekti sonunda, hepsini Hepsinin kusuru aynıydı

Oysa

Artık asla içten değil gülmeler Ve özlem artık uğramaz bana Garip eksiklikler sarmış beni Kor alevler almış gülüşlerimi Gözlerim bakıyor göremiyor Yine kopmuş gitmiş bir yerlerim  Ondan sonra tekrar Ve bundan sonra tekrar Oysa benzemezlerdi Öylece bomboş veda mı edecekti  Yine bana o kapının ardındaki Basit özlemlerin yaprakları Bir bir esip gitmişlerdi Ondan sonra kalmadı Ve bundan sonra kalmayacaklardı Oysa ne kadar aynılarmış

Ses

Koşar adımlarla yürüyordu adam. Kafasının karışıklığı her halinden belliydi. “Kustum o gece öfkemi. İçimde kalan ne varsa ağlaya ağlaya anlattım ona. Bağırdım çağırdım. Ağza alınmayacak küfürler ettim belki ona. Neler dediğimi hatırlayamıyorum. Belki onu en derinlerde bir yerden kırdım. Belki de bedeninden teğet geçti kalbine değmedi. Bilmiyorum. Artık onunla alakalı bir şey bilmiyorum. Bilemiyorum. Belki herkesten iyi tanırdım onu. Geçmişte kaldı hepsi. Bir başkasının dudaklarına değdi dudakları. Benim öpmeye kıyamadığım, dokunurken bile içimin gittiği dudakları… Âşık olduğum gülüşünü saklayan dudakları… Kim bilir kimdi onu öpen.  Ne kadar değer veriyordu ona? Benim verdiğim kadar verebilir miydi? Çok basitti aslında. Başkasını öpmüştü. Sanki benden kaçıp ona koşmuştu. Ne hissetti bilmiyorum ve önemsemiyorum. Bu saatten sonra önemsemek istemiyorum. Öylesine zor ki sevmek onu, istemek… Ruhum bir yandan nefret ediyor ondan. Tiksiniyor hatta. Ama bir yandan gülen gözleri var aklımda....

Kaldırım Süsü

Karanlık düşmüştü kaldırım taşlarına. Topuklarının çıkardığı sesler yankılanırken acele eder gibi bir hali vardı. Elinde siyah çantasıyla, hafifçe dağılmış makyajıyla ve topuzundan çıkıp alnına düşmüş bebek saçlarıyla geçti kadın. Siyah çantasında hiç doğmamış bebeğinin ultrason fotoğrafını taşırdı yıllardan beri. Yüzük parmağında şanssız bir evliliğin izi vardı, yüreğinde de sızısı. Elini cebine attı. Sigara paketini aradı ama bulamadı, bitirdiği aklına geldi. İlk gördüğü bakkala yönelirken kaldırım taşlarına düşen yağmur damlalarından olsa gerek hızlandırmıştı adımlarını. Topuk sesi artık daha sık duyuluyordu. Açtı aldığı paketi, ağzına yerleştirdi sigarasını. Yaktı ve çekti ilk nefesini. Ruhunun bütün yüklerinden kurtulmuşçasına rahat bir nefes verdi. Evi çok uzakta değildi, yürüyebilirdi. Adımları birbirini takip ederken gözü takıldı çocuk parkına. Henüz kararmıştı hava, hala oynayan birkaç çocuk vardı. Eğer bebeğini kaybetmeseydi o parkta oynayan çocuklar kadar büyümüş olacaktı. S...